BÖLGE ECZACI ODASI
YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞI’NA
Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti olarak, İstanbul Eczacı Odası’nın 4.4.2014 tarihinde web sitesinden yaptığı açıklamada yer alan iddialar ve arkasından sekiz eczacı odamızın yayınladığı açıklama nedeni ile, iç işleyişimizi, dolayısıyla tüm Eczacı Odalarımızı ilgilendiren bu duruma ilişkin bir açıklama yapılması ihtiyacı doğmuştur.
Bilindiği gibi, 2008 yılı sözleşme bedellerinden doğan ve hacze konu olan borç şöyle doğmuştur: Yıla ait sözleşme bedelleri belirlenirken, kademeli olması konusundaki Merkez Heyeti görüşü beyan edilmiş ancak sözleşme, süresi sona ermeye yakın bir zamanda imzalandığı için o yıl için kademeli ücret belirlenememiş, bu durum Başkanlar Danışma Kurulu toplantısında tartışılmış ve 2008 için sözleşme bedelleri 500 TL olarak kesinleştirilmiştir. İstanbul Eczacı Odası ise, kendi temsilcisi olan Merkez Heyeti üyelerinin de altında imzası bulunmasına rağmen örgüt hukukunu hiçe sayarak oda üyelerine o yıl için sözleşmeleri 250 TL’den satmıştır. Her bir satılan sözleşme için 250 TL İstanbul Eczacı Odası’na borç olarak yazılmış ancak bu borç, altı yıldır Oda tarafından ödenmemiştir. Konu ile ilgili çeşitli uyarı ve yazışmalar yapılmış, bunların bir kısmı da eczacı kamuoyuna istemimiz dışında yansıtılmıştır.
Türk Eczacıları Birliği tüzel kişiliği, sadece örgütsel ve mali disiplinsizlik karşısında eczacı odalarını uyarmakla değil, aynı zamanda tüm eczacılara ve eczacı odalarına eşit mesafede, herkesin hakkını ve eczacıya ait olan kaynakları korumak durumundadır. Bu yaklaşımla Birliğimiz, bundan tam altı sene önceye ait olan borçların tahsili konusunda bu süre boyunca İstanbul Eczacı Odası ile anlaşmaya çalışmıştır. Ancak altı yıl boyunca hiçbir ödeme yapılmayarak bir fiili durum yaratılmaya çalışılmıştır ki bu; örgüt içi disiplin açısından isteyenin sözleşmeleri istediği bedele verebileceği potansiyel bir etik ve örgüt içi sorun yaratma kapasitesine sahiptir.
Sorunun aşılabilmesi için İstanbul Eczacı Odası’na son kez bir süre verilmiş, 31 Ocak 2014 vadeli yeni bir çek alınmıştır. Ancak Oda 9 Ocak 2014 tarihinde bir yazı yazarak, bu çeki de ödeyemeyeceğini belirtmiştir. Bunun üzerine Merkez Heyeti’nin 16 Ocak 2014 tarih ve 7 nolu toplantısında 800.000 tl’lik çekin 400.000 TL’sinin 30 Ocak 2014 tarihine kadar nakit ödenmesine, kalan 400.000 TL’lik bölümün de 30 Mart 2014 tarihine ertelenmesine karar verilmiş, ancak 30 Ocak 2014 tarihine kadar İstanbul Eczacı Odası tarafından herhangi bir işlem ya da ödeme yapılmadığı ve konu ile ilgili Merkez Heyetimize herhangi bir bilgi verilmediği için, çekin vadesinin dolduğu 31 Ocak 2014 gününden bir gün önce çek tahsil edilmiştir.
İstanbul Eczacı Odası’nın Birliğimiz aleyhine sözleşme bedelinin “yüksek” olması nedeniyle açtığı davada İdare Mahkemesinin İstanbul Eczacı lehine verdiği kararı Danıştay bozmuştur. Diğer taraftan İstanbul Eczacı Odası’nın yazısında belirttiği “dava sonuçlanıncaya kadar çeklerin sürekli yenilenmesi konusunda bir anlaşma yapıldığı” iddiası doğru değildir. İstanbul Eczacı Odası ile Farmavizyon Eczacılık Fuarı esnasında Merkez Heyeti ve Yardımlaşma Sandığı aidat borçlarına ilişkin olarak 29.10.2013 tarihinde kendi talepleri ile bir protokol yapılmış ve Odanın Eczacı Bilgi Sistemine üye kayıtlarını yapması ve tahsil edilen borçlarının derhal Türk Eczacıları Birliği’ne iletilmesi konusunda anlaşmaya varılmıştır. Bu tutanak altına alınan anlaşma çerçevesinde yeniden alınan 950.000 TL tutarındaki geçmiş dönem aidat borçlarına ilişkin çek ile ilgili olarak Birliğimiz tarafından herhangi bir işlem yapılmamıştır. İşlem yapılan çek, 31 Ocak 2014 tarihinde vadesi dolan sözleşme bedellerine ilişkin alacaktır.
İstanbul Eczacı Odası Yönetim Kurulu’nun sözleşmeleri 250 TL’den eczacılara vermek konusunda aldığı karar, kendi ifadeleri ile “çok önemli bir siyasi karar” olmaktan ziyade bir Bölge Eczacı Odası yönetimine yakışmayacak sorumsuzlukta bir karardır. Eczacı örgütü hiçbir zaman birbirine karşı “siyasi karar” alamaz. Eczacı örgütü, tartıştıktan sonra aldığı tüm kararlara uyar, hukuken de uymakla yükümlüdür. Bugün hukukumuzu çiğneyerek bunun yerine siyasi kararlar almayı kendilerinde hak görenlerin ve demokratik merkeziyetçi işleyişi “biat kültürü” olarak tarif edenlerin “demokrasi kültürü” ile hiçbir ilgileri kalmamıştır.
Diğer taraftan 53 Eczacı Odamızın da yöneticileri bilmektedir ki, Türk Eczacıları Birliği’nin de Odalarımızın da yöneticileri, örgütlerimizi sadece “siyasi kararlar” ile değil, ekonomik kararlar ile de yönetmekte, hatta bazı durumlarda Eczacı Odası’nın yönetimi maalesef bir “borç yönetimi” olabilmektedir.
53 Eczacı Odamızın yöneticisi bu ve benzeri durumlarla boğuşurken İstanbul Eczacı Odamızın sürekli eczacıların yarattığı ortak havuza/ ortak bütçemize borçlanarak faaliyetlerini olduğu gibi sürdürmek istemesi örgütsel olarak, mantıken ve ahlaken kabul edilemez.
Bu vesileyle ifade etmek isteriz ki; Türk Eczacıları Birliği’nin yaklaşımı Eczacı Odalarımızı köleleştirmek değil, eczacı odalarımızın TEB ile ilişkilerine belirli bir düzen getirmektir. Bu konuda aldığımız ortak kararlara dayanarak uyguladığımız işlemleri keyfi olarak yerine getirmeyen bir eczacı odamızın muhalefetten bahsetmesi olsa olsa kendisini mazlum gösterme konusundaki popüler yaklaşımın trajikomik bir tekrarıdır. Sözleşme bedellerinin tahsili konusunda Türk Eczacıları Birliği bugüne kadar hep taviz veren taraf olmuştur. İstanbul Eczacı Odası, Türk Eczacıları Birliği’nin iyi niyetini maalesef sürekli şekilde suistimal etmiş, hiç değilse borcun bir kısmını ödeyerek söz konusu borcu ödeme iradesini ve niyetini gösteren hiçbir adım atmamıştır.
Şunun altını özenle çizmek isteriz ki; Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti olarak, örgüt içi demokrasi ve çoğulculuğa inanıyor, muhalefetin varlığını da tartışmıyor ve tartıştırmıyoruz. Ancak muhalefetle hiçbir alakası olmayan, en temel örgüt ilkelerini bile çiğneyen bir tarzın yanında yer almanın da doğruda değil, yanlışta ortak olmak anlamına geleceği kanaatini taşıyoruz. Tüm eczacı odalarımız ortak alınan Kongre kararlarına ve Başkanlar Danışma Kurulu kararlarına uyarken, İstanbul Eczacı Odası’nın da bunlara uymasını beklemek hem Merkez Heyetimizin hem de Eczacı Odalarımızın hakkı olduğu gibi, üyelerimize karşı da sorumluluğumuzdur. Bu bağlamda, İstanbul Eczacı Odası’nı da sorumluluğa ve üye ve çalışanlarının daha fazla mağdur olmaması için tüm demokrasilerde olması gerektiği gibi, ortak olarak alınan kararlara uymaya davet etmek de görevimizdir.
Konuyu bilgilerinize saygılarımla sunarım.
Uzm. Ecz. Harun Kızılay
Genel Sekreter