BASIN AÇIKLAMASI
KAYGILIYIZ!
Türkiye; özelikle Gezi Olayları ve 17 Aralık Operasyonu ile zirvesine ulaşan bir fay hattının üzerindedir. Toplum, darbelere zemin hazırlayan ve darbecilere kılıf oluşturan günleri hatırlatırcasına aşırı derecede ayrışmış, kutuplaşmış ve sürekli gerilim halindedir.
Gezi olaylarında ve sonrasında yaşanan yoğun polis şiddeti, her gün yayınlanan ses kayıtları, internet yasakları, medyaya sansür, meslek örgütlerine müdahale, meşru zeminde siyaset yapan ve demokrasinin vazgeçilmezi olan seçim çalışmaları yürüten bir partiye saldırı ve linç girişimleri toplumun tansiyonunu giderek yükseltmektedir.
Bütün bunlar Türkiye’nin demokrasiden hızla ulaşarak başka bir yörüngeye kaydığı izlenimi yaratmaktadır. Temiz toplum, temiz siyaset, demokratik Türkiye özlemiyle gerçekleştirilen barışçıl toplumsal tepkilerin baskı ve şiddet yoluyla sindirilmesi Türkiye’yi daha büyük açmazlarla yüz yüze bırakacaktır.
Son olarak dün, Gezi olayları esnasında ekmek almak için evinden çıkan, gaz fişeği ile başından vurularak 269 gündür komada kalan Berkin Elvan’ın ölümü hepimizi derin bir üzüntüye boğmuş, toplum vicdanını kanatmıştır. 15 yaşında hayatının baharında sonsuzluğa uğurladığımız Berkin için ülke olarak yastayız. Berkin Elvan, Gezi olayları esnasında emniyet güçlerinin yoğun şiddeti neticesinde yaşamını yitiren sekizinci canımızdır. Barışçıl gösterilerde bu kadar kişinin hayatını kaybetmiş olması hayli düşündürücüdür. Sorumluları yargı önüne çıkarmak yerine Berkin Elvan’ın ve gencecik yaşlarında hayattan koparılan diğer evlatlarımızın yasını tutmak ve polis şiddetini protesto etmek isteyen kitlelere polisin yeniden yer yer hedef gözeterek müdahale etmesi gerilimin boyutlarını artırmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Hatta seçici olmayan şekilde tüm sokaklara gaz bombası yağdırıp bölgeleri insansızlaştırmaya çalışması, orantılı olmayan açık bir şiddettir. Dünyada yasaklanan bizmut kapsüllerinin insanlar üzerinde kullanıldığı söylentisi bile, yaşam hakkı, sağlıklı yaşam hakkı, sağlık hakkı gibi temel başlıklarda biz sağlık çalışanlarının endişelerini son derece yükseltmektedir.
Türkiye’de eksiksiz bir demokrasinin aksamadan işleyebilmesi toplumu kamplaştıracak nefret söyleminden, şiddetten, yasaklardan vazgeçilmesine, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim tarzının oluşturulmasına, halkın eşitlik ve özgürlük taleplerine yanıt üretilebilmesine, hepsinden önemlisi insanların acılarına ve yaralarına empatiyle bakılabilmesine bağlıdır. Halk sağlığının korunmasını en yüce değer olarak gören biz eczacılar bu gidişattan kaygılı olduğumuzu ifade ediyor; toplumun huzuru ve toplumsal barış için herkesi sağduyuya ve yetkilileri sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye, yetki sınırlarına uymaya davet ediyoruz.
TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ MERKEZ HEYETİ