11 MART 2021 BASIN AÇIKLAMASI
COVID-19 SALGINININ TOPLUM ECZANELERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Değerli basın mensupları,
Bugün ülkemizde ilk COVID vakasının, Sağlık Bakanlığı tarafından açıklandığı tarih. Hayatlarımız derinden sarsıldı. Pandemi, dünya üzerinde 2,5 milyondan fazla insanın ölümüne, pek çok kişinin derin hasar almasına yol açtı. Kendimizin, sevdiklerimizin canı için endişelendik; yeri geldi hayatlarımızı eskiden nasıl yaşadığımızı unuttuk. Hâlâ da bilmiyoruz. Önümüzde nasıl yollar, nasıl dönemeçler var belirsiz.
Pandemi, bireyleri ve toplumları derinden etkilemekle kalmadı; tüm dünyada sağlık otoritesi de bu duruma hazırlıksız yakalandı. Biz sağlık çalışanları da maalesef bu salgını onunla mücadele ederken tanıdık.
ECZACILAR OLARAK PANDEMİDE NELER YAPTIK
Değerli basın mensupları,
Eczacılar olarak bizler, pandemi süresince temel hizmetleri vermeye devam ettik. Hastalarımızın ilaçlara ve kişisel koruyucu ekipmanlara erişebilmesini sağladık. Topluma kanıta dayalı tavsiyeler verdik. El dezenfektanları ürettik, ücretsiz maske dağıttık. Kronik hastalarımızın ilaçlarını temin ettik ve izlemlerine katıldık. Öte yandan farkındalık kampanyaları yürüttük, bilgi kirliliği ile mücadele ettik. Pandeminin ilk gününden beri sağlık sistemini ayakta tutmak için her türlü fedakârlığı yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Eczacılar olarak bizler, bütün bu hizmetleri hiçbir karşılık beklemeden ve Eczacılık Yemini’nin gereği olarak yerine getirdik/getiriyoruz.
Ve bu süreçte 46 eczacımızı, 17 eczane teknisyenimizi kaybettik. Hepsini saygıyla anmak istiyoruz bir kez daha. Hiçbirinin yeri doldurulamaz ve acımızın tarifi yok.
Türk Eczacıları Birliği olarak; sorunları eczacıların bakış açısından anlamak, eczacıların bu süreçteki deneyimlerini öğrenmek, salgının ileriki aşamalarında ve buna benzer yaşanması olası krizlerde yaşanabilecek sorunların daha kolay çözümlenmesi amacıyla bir kitap hazırlamaya karar verdik. “COVID-19 Salgınının Toplum Eczaneleri Üzerindeki Etkisi” isimli bu kitabı ise artık aramızda olmadıkları için bunları konuşamadığımız tüm meslektaşlarımızın ve eczane teknisyenlerimizin anısına adadık.
Salgının Türkiye’deki seyrinin bambaşka bir yöne evrildiği tarih olan 11 Mart 2020’nin ilk senesinde de bu kitabı çıkarmayı ve çalışmadan çıkan sonuçları sizlerle paylaşmayı istedik.
GENEL BİR BAKIŞ: COVID-19 SALGINININ TOPLUM ECZANELERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Değerli Basın Mensupları,
Sizlere öncelikle COVID-19 Salgınının Toplum Eczaneleri Üzerindeki Etkisi isimli çalışmamızın teknik detaylarını ve çalışmaya dair genel bir bakış aktarmak isteriz:
– Çalışmamız doğrultusunda; 14 Ocak – 3 Şubat 2021 tarihleri arasında 1.372 eczacıyla çevrimiçi anket yapılmıştır. Bunun yanı sıra 21 Ocak – 5 Şubat 2021 tarihlerinde toplam 109 eczacının katıldığı 20 farklı ilde 20 odak grup toplantısı düzenlenmiştir.
– Anketi yanıtlayan eczacılarımızda COVID-19 testi pozitif çıkan en az bir eczacı ya da eczane çalışanının olduğu tespit edilmiştir.
– Eczanelerin yüzde 2,8’inde ise ölüm vakası görülmüştür.
– Eczacılar salgından önemli derecede etkilenmiş olsa dahi eczanelerini kapatan eczane sayısı oldukça azdır. Eczacılar eczanelerini kapatmaktansa aldıkları tedbirleri daha da sıkılaştırmayı tercih etmişlerdir. Bu noktada en sık başvurulan tedbirler ise çalışanların hijyen koşullarını iyileştirmek, eczaneye sınırlı sayıda hasta almak, hasta alanlarının ayrılmasıdır.
– Bu süreçte eczanelerin çalışma saatlerinde kısıtlamaya gidilmiştir. Ancak bu uygulama eczacılar lehine bir durum yaratmamıştır. Aksine, hasta ve faydalanıcıların sınırlı zaman diliminde daha da yoğun bir biçimde eczaneye gelmelerine yol açmıştır ve bu da eczanelerde hasta yoğunluğun artmasına, salgın tedbirlerinin alınmasında zorluklara yol açmıştır.
ECZACILARIN YAŞADIĞI SAĞLIK SORUNLARI
Sevgili Basın Mensupları,
Türk Eczacıları Birliği olarak pandemi döneminde şu cümleyi çok sık kurduk: “Sağlık, sağlık çalışanlarına ve elbette biz eczacılara da lazım.” Şimdi yaptığımız çalışmalarda sağlığa ilişkin verileri açıklamak isteriz.
– Türkiye’de çalışmaya katılan eczanelerin yüzde 56,8’inde çalışanların herhangi birisine PCR testi yaptırıldığı görülmektedir. Bu oranın en yüksek olduğu bölge yüzde 71,7 ile Batı Karadeniz ve yüzde 44,8 ile Ege’de en düşük olarak yansımıştır.
– Ankete katılan ve çalışanlarına PCR testi yaptıran eczanelerde, COVID-19 pozitiflik oranı genel olarak yarı yarıya, yüzde 49,9 olarak gözlenmiştir. En yüksek COVID vakası, yüzde 64,9 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görülmektedir. Bu bölgeyi çok yakın oranlarla Orta Anadolu, Batı Karadeniz ve Akdeniz izlemektedir.
– Hastalığa yakalanmadığını ifade eden eczacı sayısı oldukça düşüktür.
– Eczacılar sağlık çalışanları oldukları için her ne kadar korunuyor olsalar da hastalarla doğrudan muhatap olmaları sebebiyle bir noktada hastalıktan kaçamadıklarını ve çok fazla eczacının ya da eczane personelinin hastalığa yakalandığını anlatmışlardır.
– Ankete yanıt veren eczanelerde COVID testi pozitif çıkanlara göre hayatını kaybeden oranı genel olarak yüzde 1,3 olarak hesaplanmıştır. En yüksek oran yüzde 3,8 ile Güneydoğu Anadolu bölgesindedir.
– Anket sonuçlarında konumlarına göre en yüksek COVID-19 vaka oranı %55.4 oranıyla il merkezi ve sağlık kuruluşu yakınında olan eczanelerde; ardından %51.3 ile ilçe merkezlerinde görülmüştür.
Yapılan odak görüşmelerinde eczacılar, kendisinin ya da en az bir eczane çalışanının COVID olduğunu vurgularken çarpıcı ifadeler kullanmışlardır. Bunlardan bir tanesini paylaşmak isteriz:
“COVID geçirdim. Personeller de COVID oldu. Çok ağır geçiren ve kaybettiğimiz vatandaş ve eczacılar da var. Eczacı direkt muhatabı yani, direkt sağlık çalışanı olarak bu işin içinde. Birçok tedbiri de aldığımız halde eczanenin içine giren reçeteden tutun da herhangi bir vatandaşın taşıdığı mikroptan eczacılar etkilendiler. Yani eczacılar direkt olarak en az hastanede çalışanlar kadar tehlikedeydi.”
PANDEMİ SÜRECİNDE ECZACILARIN EKONOMİK DURUMU
Sevgili Basın Mensupları,
Pandemi döneminde pek çok parametreyle birlikte ekonomi de derin darbeler aldı. Biz eczacılar da bu süreçte ekonomik olarak büyük daralmalar yaşadık. Çalışmamızdan da bunu kanıtlar nitelikte sonuçlar çıktı:
– Hastanelerin kısıtlı hizmet vermelerinden dolayı ayakta tedavi gören hasta sayıları ciddi derecede düşmüştür. Bundan dolayı da B grubu reçete sayılarından önemli düşüş yaşanmıştır. B grubu reçete, akut hastalıklar için kullanılan ilaçlar için hazırlanan reçete grubudur.
– Kronik hastalar için hazırlanan A grubu reçetelerde ise düşüş olmamıştır. Fakat eczanelerin, ekonomik sürdürülebilirlikleri akut hastalık reçetelerine bağımlı olduğu için bu reçetelerdeki düşüş eczacıları finansal anlamda zor duruma sokmuştur.
– A ve B grubu reçetelerinde yaşanan bu seyri 2020 yılı ilaç pazarı istatistikleri ile birlikte okumakta da fayda var. Buna göre ilaç ve ilaç dışı pazarda geçtiğimiz yıl Ocak ayına kıyasla toplamda %20 küçülme ve TL bazında % 3.38 artış söz konusudur. İlaç dışı pazarda %7.71 küçülme ve TL bazında yüzde 18.38 büyüme kaydedilirken, bu oran ilaç pazarında kutu bazında % 3.70 küçülme ile birlikte TL bazında yüzde 19.55 artış olarak seyretmiştir.
– Araştırmamıza katılan eczacıların büyük çoğunluğu reçeteli hasta sayısında azalma olduğunu kaydetmiştir. Bu oran da %83,3’tür.
– Reçeteli hasta sayısında azalma % 40,7 ile en fazla il merkezlerinde sağlık kuruluşu yakınında konumlanan eczanelerde görülmüştür.
– Anket sonuçlarında zatürre aşısı satışının arttığını söyleyen eczacı oranı %58,9 iken grip aşısı satışlarının azaldığını ifade eden eczacı oranı %69,5’tir.
– COVID-19 tedavisi için kullanılan ilaçlarda zaman zaman çok ciddi boyutlara varan tedarik sıkıntısı yaşanmıştır.
– Bunun yanı sıra eczanelerin diğer gruplardaki ilaçlar için yaşadıkları en önemli sorun “miat” sorunu olmuştur. Hastanelerin kısıtlı hizmet vermesi ve yurttaşların acil olmayan sağlık sorunları için hastanelere başvurmamasından tedavi ihtiyaçlarını ertelemeleri sonucunda birçok ilaç raflarda son kullanım tarihini doldurmuştur. Son kullanım tarihini dolduran ilaçları ecza depolarına iade edemeyen eczacılar son kullanım tarihi gelmiş olan ilaçların imhasından da sorumludur ve bu da ayrı bir mali külfet getirmektedir.
– Salgının ilk haftalarında özellikle takviye gıda satışlarının arttığı gözlemlenirken, ilerleyen süreçlerde bu grup ürünlerin satışları da ciddi oranda düşmüştür. Çünkü bu ürünlerin satışı marketlere kaymıştır. Bu durum bizi halk sağlığı açısından ayrıca endişelendirmektedir.
– Çalışma sonuçları bu süreçte eczanelerin, kendisi ya da personeli COVID olsa dahi kapanmadığını göstermektedir. Anket sonuçlarına bakıldığında kapanma durumunun en çok yaşandığı bölgenin Orta Anadolu Bölgesi olduğunu, buradaki oranın da %5,1 olduğunu ortaya koymaktadır. Kapanan eczanelerin ise %4,3’ü destek aldıklarını ifade etmişlerdir.
– Konumlarına göre reçetesiz hasta/faydalanıcı sayılarında artış olduğunu belirtenlerin oranı mahalle/semt gibi merkezi olmayan yerlerde olan eczanelerde yüzde 50,9 iken hastane/sağlık kuruluşu yakınında olan eczanelerde bu oran yüzde 44,1 olarak hesaplanmıştır.
– Takviye edici gıdalarda, özellikle vitamin grubunda, kayda değer bir artış olduğu aktarılmıştır. Takviye edici gıdalara olan talebin artması beraberinde tedarik sorununu getirmiştir. Eczacılar, pandemi sürecinin başlarındaki yoğun takviye edici gıda tüketiminin yarattığı talebi karşılamakta güçlük çekmişlerdir
– Ancak takviye edici gıdalara olan ilginin zamanla azaldığını aktarmışlardır. Takviye gıda tüketimi artmış olsa da alınan takviye gıdaların eczacı ya da profesyonel tavsiyesiyle değil, komşu/tanıdık tavsiyesi ya da reklamların etkisinde kalınarak alındığı gözlemlenmiştir. Süreçte takviye gıda pazarının çok büyüdüğü, süpermarket zincirleri ve kozmetik mağaza zincirlerinin kendi ürünlerini çıkarmaya başladıkları belirtilmiştir.
Çalışmaya katılan bir eczacımız konuya ilişkin şunları söylemiştir:
“İnsanlar artık takviye gıdaları internetten almaya başladılar, süpermarketlerden almaya başladılar ve biz bu faydalanıcıları tekrar geri kazanamayacağız, insanlar internetten almaya devam edecekler.”
Değerli Basın Mensupları,
Salgın sürecinde eczacılar olarak pek çok tepki ile karşılaştık. Söz konusu çalışmada buna ilişkin çarpıcı veriler mevcut. Onları birazdan aktaracağız. Ancak öncelikle maske dağıtımı sürecinde eczacılarımızın yaşadığı sorunlar çalışmamıza yansımıştır. Salgın sürecinin başında eczanelerin sorumluluğuna verilen maske dağıtımı, eczacılar için sürecin en yıpratıcı sorumluluklarından birisi haline gelmiştir. Yaşanan sıkıntının ana sebebi ise maskelerin ücretsiz dağıtımının öncesinde maske tedarikinde ciddi sıkıntılar yaşanmasıdır. Serbest piyasa ekonomisinin bir kuralı olarak arzın artıp, talebin aynı kaldığı koşullarda üretici ve toptancılar maske fiyatlarını aşırı derecede arttırmıştır. Maske fiyatlarındaki aşırı artışın sorumlusu olarak hem resmi ağızlardan hem de medya ve sosyal medyadan eczacılar gösterilmiş; tabiri yerindeyse eczacılar bu dönemde hedef tahtası haline gelmiştir.
Öte yandan salgının ilk döneminde eczacılarımız kendilerine ve personellerine dahi maske tedarikinde sorun yaşamıştır. Bir eczacımız durumu şu şekilde ifade etmiştir”
Bir dönem malzeme tedarik etmede de sıkıntı çektik. Pandemi ilan edildi, biz eczanelerimizde kendimize ve personelimize düzgün malzemeli, kaliteli maske dahi bulamadık.”
Bu süreç sonrasında ücretsiz maske dağıtımının sorumluluğu da eczanelere verilmiş ve iyi yönetilemeyen bu sürecin de sorumlusu olarak eczacıların gösterilmesiyle birlikte, salgından dolayı ortaya çıkan kaotik atmosferde eczacılar toplumsal öfkenin nesnesi haline dönüşmüşlerdir.
Yapılan odak görüşmesinde bir eczacımız görüşlerini şu şekilde ifade etmiştir, ki bu da tüm tepkilere ve yaşanan olumsuzluklara rağmen eczanelerimizin birinci basamak sağlık kuruluşu olduğunu gösterir şekildedir:
“Maske dağıtma işine ben karşı değilim. Pandemi döneminde bizler de eczacı olarak, sağlıkçı olarak elini elimizi taşın altına sokmak zorundaydık ve bu konuda Sağlık Bakanlığı’na son derece yardımımız olduğunu düşünüyorum.”
ECZACILARIN KARŞILAŞTIĞI TEPKİLER
Değerli Basın Mensupları,
Az evvel, yaptığımız çalışmanın pandemi sürecinde eczacıların pek çok tepkiyle karşılaştığını gösterdiğini iletmiştik. Tepkilerin eczacılarımızı nasıl etkilediği de bu çalışma ile ortaya konmuştur. Bunlardan öne çıkanları paylaşmamız gerekirse:
– Eczanelerin aldığı tedbirler kısmen tepkilerle karşılanmıştır. Salgına karşı eczanelerde tedbir uygulamalarına giden eczaneler keyfilikle suçlanmış, halk tarafından tepki görmüşlerdir.
– Salgına karşı mücadelede büyük bir özveri ve çaba göstermelerine karşın, bunun takdir edilmesi bir yana süreç içerisinde eczacıların ciddi psikolojik şiddet gördükleri aktarılmıştır.
– Türkiye’de farklı meslek gruplarının farklı konularda yaşanan krizlerde ya da sorunlarda hedef gösterilmesi olgusu, salgın sürecinde eczacılar üzerinde işletilmiştir.
– Sağlıkçı kimliklerinden ziyade ticari kimliğe sahip olmakla hedef gösterilen eczacılar, bu süreçte haksız eleştirilere maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir.
Değerli Basın Mensupları,
Yaptığımız çalışma ortaya koymuştur ki:
– Pandeminin ilerleyen süreçlerinde hastaların her türlü sağlık sorununda öncelikle eczanelere danışması ve yaşadıkları sorunlarda eczacılardan profesyonel destek almalarıyla birlikte salgının ilk döneminde rastlanan itibar kaybı kısmen giderilmiştir.
– Her türlü eleştiriye ve hatta saldırıya rağmen mesleki sorumluluklarının arkasında duran eczacıların, sadece kendi aralarındaki mesleki dayanışmanın değil, mesleki farkındalıklarının da arttığı gözlemlenmiştir.
– Mesleki farkındalığın artması ve beraberinde eczacıların birinci basamak sağlık kurumu olarak verdikleri danışmanlık hizmetinin değerinin de farkına varmalarına sebep olmuştur.
– Bu süreçte eczacılar, “meslek hakkı” kavramı üzerinde daha da durmaya başlamışlardır. Meslek hakkı ile ilgili tartışmalarda eczacıların dikkat çektikleri en önemli konu, bu hakkı elde etmekteki en önemli motivasyonlarının iktisadî çıkarlar değil, meslekî saygınlıklarını korumak olduğudur.
PANDEMİDE ECZACILARIN ALDIĞI ÖNLEMLER
Değerli Basın Mensupları,
Pandeminin başlaması ile birlikte korunma ve tedbir öncelikli hale gelmiştir. Yapılan çalışmada konuya ilişkin ise şu veriler ortaya çıkmıştır:
– Ankete katılan eczanelerin büyük bölümü salgın sırasında kendilerini salgından korumak için bir veya birden fazla önlem aldıklarını, öncelikli olarak ise hijyen koşullarını iyileştirdiklerini belirtmişlerdir. Bunu söyleyen eczacı oranı %85,4’tür.
– %70,5 oranında eczacımız ise eczaneye sınırlı sayıda kişi aldıklarını ifade etmişlerdir.
– Yüzde 56,9 plastik cam ile banko ile hasta/faydalanıcı alanını ayırdıklarını söylemiştir.
– Yüzde 46,2 oranında eczacımız günlük/haftalık dezenfeksiyon yaptırdıklarını belirtmiştir.
– Hiçbir önlem almadığını söyleyen eczanelerin yanıt verenler içindeki oranı yüzde 1,2 olarak hesaplanmıştır.
– Eczanelerin yüzde 8,4 oranındaki bölümü UV filtreleri kullandıklarını belirtirken, çalışanlarının dönüşümlü olarak eczaneye gelmesini sağlayanların oranı beşte bir ve eczane kapısından hizmet verdiklerini belirtenlerin oranı ise dörtte birdir.
– Eczacıları yönlendirmek adına standart önlemler olmadığı ve her eczacının kendi imkân ve bilgisi nezdinde önlem almaya çalıştığı, çalışmada sıklıkla bahsedilen konulardandır
– Eczane içerisinde mesafe sağlamanın şeritler koymak dışındaki diğer yolu ise pleksiglas uygulaması olmuştur. Eczanelerde, mesafeyi korumak ve teması minimuma indirmek için bankolar üzerine pleksiler çekilmiş ve etkili olduğundan bahsedilmiştir. Bu uygulamayı, salgın bitse de devam ettirmeyi düşünen eczacıların mevcut olduğu da çalışmanın sonuçları arasındadır.
BU ÇALIŞMA BİZLERE NELER ÖĞRETTİ
Değerli Basın Mensupları,
Çalışmamızı sizlere özetlemeye çalıştık. Bu çalışmayı ders çıkarma, ileride bize yol gösterici olması gibi noktalarda çok önemsiyoruz. Eczacılar, COVID-19 sürecinden farklı şekillerde etkilendi, çok fazla sayıda kayıp yaşadı. Sağlık açısından etkilenmelerinin yanı sıra, bu süreçte toplumsal itibar kaybı, maddi kazanç kaybı, ilaç ve tıbbî malzeme tedariki, grip ve zatürre aşıları gibi farklı konularda sıkıntılar yaşadılar. Bu araştırma ile bilinenin bir nebze üzerine çıkma fırsatı verdi.
Türk Eczacıları Birliği olarak araştırmadan çıkan sonuçlar doğrultusunda adımlar atma, daha önceden attığımız adımları ise daha ileriye taşıma konusunda irade göstereceğiz. Örneğin, salgının ilk dönemlerinde kurduğumuz Kriz Masası’nı devam ettirecek, daha ileriye taşıyacağız. Halkla ilişkiler stratejileri üzerine çalışıp; etkili ve etkin stratejilerle yola devam edeceğiz. Eczacılarımıza yönelik eğitim etkinliklerimizin kapsamını ve kapasitesini genişletip daha fazla sayıda eczacımıza ulaşacağız. İletişim ağlarımızı ve kanallarımızı genişletip geliştireceğiz. Ve bilhassa takviye edici gıdalara ilişkin bilgilerimizi günden güne güncelleyerek başta halk sağlığını sonrasında mesleğimizi korumak adına çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Son olarak bir çağrımızı da yinelemek isteriz. Pandemide toplumun her kesimi salgınla mücadelede farklı roller oynadı. Özellikle sağlık çalışanları COVID-19’la mücadele anlamında büyük zorluklar yaşadı bildiğiniz gibi. COVID pozitif hastalarla doğrudan iletişimde bulunan sağlıkçılar, bir nevi salgın hastalığın doğrudan mağduru olmuşlardır. Bu sebeple de toplumun diğer kesimlerinin korunması gerektiğinden daha çok korunmaya ihtiyaçları vardır. Buradan hareketle meslek hastalığı mevzusuna değinmemiz gerekli. Ülkemizde COVID’ın meslek hastalığı olarak kabul edilmesi için illiyet bağı aranmaktadır. Takdir edersiniz ki illiyet bağının kurulması imkânsız olmakla birlikte sağlık çalışanlarının bunu ispata yükümlü olması kabul edilemez bir uygulamadır. Bundan bir an evvel vazgeçilmeli, ilgili yasanın tüm sağlık çalışanlarını kapsamasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Hepinize sağlıklı günler dileriz.